Bu sorunun cevabı bu metinde yer alacak ancak ben bu
yazının öznesine mikrofon uzatmak istiyorum.
“İngiltere’ye normal hayatıma geri dönmek için gittim.
İtalya’da oynarken David Beckham’ınki gibi bir hayatım vardı ama tekrar eski
Ruud Gullit olmak istiyordum. Sokakta yürürken takip edilmekten, rahatsız
edilmekten bıkmıştım. Mütevazı bir hayat özlüyordum ve buna kavuşmak için
Londra’dan daha iyi bir yer düşünemiyordum.
Londra sokaklarında yaptığım ilk yürüyüşü hatırlıyorum.
Kimse beni takip etmedi, kimse benden bir şey istemedi. O gün hayatımın en
güzel günlerinden birisiydi.” Şimdi o ayağınızdaki pas, dilinizdeki o bağ
çözüldü biliyorum. Efsane üçlünün birincisi. Diğer ikisi Marco van Basten ve Frank Rijkaard'tir.
Futbolu da bıraksalar menajerlikten de kovulsalar dede de olsalar rahmetli de
olsalar değişmeyecek gerçek bu muhteşem üçlünün halen daha Hollanda milli
takımında oynuyor olmaları!
Gullit oynadığı her takımda futbolu zerafet ve güçle
birleştirebilen ender oyunculardandı. Ac Milan'da oynadığı zamanlarda takım
arkadaşları onun gücünün farkına varmışlar ve onun ayağına pas atmak yerine 5-6
metre uzağına atmayı daha uygun görmüşlerdi. ''nasılsa gullit gider alır''
derlermiş.
Saha içinde tek ilgilendiği topla oynamaktı. 10 numaralı
bir futbolcu için hem oldukça teknik hem de oldukça güçlüydü. Genelde forvet
arkası oyuncuların teknikleri dikkat çekse de Gullit özellikle gücü ile
birleştirdiği çalımları ile dikkat çekerdi.
En keyifli en verimli yıllarının Londra’da vereceği su
götürmez bir gerçekti. Chelsea'nin başındayken 1997 senesinde FA Cup
kazanmıştı. O kupa öncesi Chelsea'nin son lig şampiyonluğunu 1955, son lig kupası
şampiyonluğunu 1965 ve son FA Cup şampiyonluğunu 1970'de kazandığını düşünürsek
az buz iş yapmadığını anlarız. Gullit, Britanyalı olmayıp, İngiltere’de kupa
kazanan ilk menajer olarak tarihe notunu düşmüştür.
Onun gözünde, İngiltere’de oynamak tıpkı cennete olmak
gibiydi; Milan ise Gullit’in cehennemiydi. İtalya’da sürekli bir idmandan
diğerine koşturmak ve hiç ara vermeden maçlara çıkmak, aksine İngiltere’de ise sadece cumartesi akşamüstleri
maç yapmak futbolunu artı yönde etkileyecekti. Gullit’in ağzından destekleyici
bir örnek. “Milan’a minnettarım ve asla orada geçirdiğim zamanları unutamam ama
Premier Lig’e gelmekle ve özgür bir hayata adım atmakla kendime göre çok doğru
bir karar verdiğimi düşünüyorum.”