Futbol dünyası, eli kalem tutunca gözünü istatistiklere
çevirmeyi seviyor. Unuttukları yok mu? Elbette ki gözden kaçırdıkları
“duyguların” istatistiklerden ne kadar bağımsız çalıştığını farkında olmaksızın,
hesaplamalarına devam ediyorlar.
İlk atılan golün tarifi, yurtdışından gelen transfer
talepleri veya bir takımın nasıl vazgeçilmezi olacağı istatistiklerden kendini
ayrıştırıyor.
Evet, bu naif tanımlamaların altında yatan, ilk golünü
Altınordu forması altında Denizlispor’a atması şöyle göz kırparken, önce
Türkiye Ligi ekipleri ardından Avrupa takımlarının transfer haberlerinin
hangisine kulak vereceğini bilemezken, İtalyan ekiplerinin başkenti “Roma”
takımının nasıl vazgeçilmezi olduğunu anlamadan, futbol dünyasının kucağına
oturan isim Cengiz Ünder olacaktı. Yahu, ne sıklıkla duymaya başladık Cengiz’i... Zaten sıkılmadık mı popülerliğe erişmiş futbolcuların
döngüsünden!
Bu arada geçirdiği ilk yılın sonunda genç yetenek olarak
Başakşehir takımının transfer süreci ile sonlanacaktı. Beklentileri karşılayan
Cengiz, imzalar atıldıktan hemen sonra Avrupa Kupalarında ve milli takımlar
düzeyinde hemen hemen üstü çizilen çoğu oyuncuya istinaden, gençlerde çözüm
arayan Türk futbolu soruyu doğru çözecekti.
Cengiz adına saat işlemeye başladığında, hala yeşil
sahalardaydı ve onca başarısızlık hikayesine rağmen sıyrıldı.
Başakşehir ile beraber, süresini uzattı ve gol/ler,
asist/lerle oyunu domine etmeye başladı. Şimdi ilk kısımda yazılanlara virgül
atıp ikinci yazısını yazarken, ilk kalemini Roma olarak nokta atışı ile
yapacaktı. 15 milyon Euro karşılığında imzaladığı bu sözleşme kariyerinin en
önemli kararıydı belki, çünkü bundan sonra olacaklar uzun vadede kariyerini
etkileyecek adımlardı.
Son iki aydır, İtalya manşetleri değil elbet, Avrupa spor
basını Cengiz Ünder’i konuşuyor. Manşet çocuk Cengiz, Roma’da çıktığı ilk maçta
golle buluşmuş, asistleri ile takıma kol kanat germişti. Her hafta attığı gol
ve asistler hem takımın hem de kendisinin modunu değiştirecekti. Hocasının kendisini
alkışlatmak için oyundan aldığı dakikalar manşetleri de açıklıyordu esasında.