7 Ekim 2016 Cuma

Fransa'nın Kıyısından ya da İçinden Geçenler!

Yaklaşık 2-3 yıldır Fransa'nın cazibesine dayanamayan tabiat ana turnuva perdesini aralamadan haftalarca süren sağanak yağışlar ve korku filminin sahnesini aratmayan şimşekler Roland Garros'a eşlik ediyor.
Bu yıl da pek ala farksız değildi. Hatta şiddetini ve gücünü bir adım öteye taşıdı. Nehirler taştı. Zira Paris'te hayat durma noktasına kadar geldi. Bilakis Fransa Açık'ta karşılaşmaları bir gün tamamıyla iptal edildi ki bu neredeyse toprak zeminin görmüş olduğu zulümdü.

Dünyanın tek toprak grand slami böyle olunca hafızaları, güneşli günleri tazeleme zamanı gelmiş demektir. Bu soğuk ve düşünceli havanın bu yıl ki kazananı sonunda Djokovic'ti, tırnak içinde söyleyip Fransa Açığı farklı kılan yüzlere çevirelim yüzümüzü.

Rafael Nadal’ın Paris’te ve genel anlamda topraktaki karnesi belli. 2005’ten beri katıldığı Roland Garros’ta oynadığı 53 maçın 52’sinden zaferle ayrıldı. Nadal'ın Fransa Açığı domine etmeden önceki hemen isim ise pek tanıdık değil!


Şu bir kaçınılmaz... Toprak sahada İspanyol kökenli sporcuların egemenliği tartışmasız Fransa'yı sırtlıyor. Açıkçası işlerini de çok iyi biliyorlar. 2005'ten hemen önce yani Nadal'ın toprak krallığını kurmadan hemen önceki yıl, Arjantinli Gaston Gaudio'nun bıraktığı dropshot'ları, etkileyici tek el backhand'lerini tekrar tekrar izlerken bulduk.

Aslında Gaudio'nun hikayesi ne bir kendini beğenmiş zengin çocuk edasıyla ne de parasız çocuk mağdurluğunu göremezsiniz. Tamamen tırnaklarıyla kazınmış bir yaşam kesiti. Gaudio çok küçük yaşlarda iken, her Güney Amerikalı erkek gibi soluğu futbolda almış, yetmemiş rugby'e merak sarmış. Fark etmiş ki bunları sadece halkın ayak uydurmasıyla yaptığını anlayınca ve de bir takım maddi yetersizlikler sonucunda raketini geliştirmeye başlamış.
Bu konuda oldukça şanslı ki baş öğreticisi Roberto Carruthers ile toprağa basmış.

2000 yılların sürpriz isimlerinden başı çekiyor. 2004 yılının güneşli Roland Garros'un da final için son hazırlıklar yapılmıştı. İki yanda da Arjantinli topraklar varken taraf tutmak epey zor oldu. Maçın akışı bu konuda da pek yardımcı olmazken çekişmeli maçın sonunda hayatının en önemli saatlerini ve şampiyonluğunu yaşayan taraf Guillermo Coria değildi. Asla mücadeleyi bırakmadı fakat karşısında gözünü şampiyonluk bürüyen Gaudio vardı.



Haksızlığa asla tahammülüm yoktur. Toprak sahada bir ülke var ki beklenilmeyenleri aldırış etmeden yerine getiriyor. İsveç, buzdağın arkasındaki cevher. Stefan Edberg, Björn Borg efsaneleri şöyle dursun, kariyerinde 8 tekler turnuvası kazanan Robin Söderling'in, en büyük başarısı 2009 yılında, 4. turda Nadal'a boyun eğmeyen ve hemen bir sonraki  yıl hızını alamadan da çeyrek finalde ekselansları eleyerek Fransa Açık'ta final görmüştür. Final deyip geçmeyin, toprak zeminin şakası yoktur. Finale gelebilmek dahi başarı hanesi adına büyük kazançtır.


Eğer şansınıza hava fecaat değil ise toprak zemini bizzat yerinde koklamalısınız. Esasında yağmur yağarsa da gitmelisiniz. Çünkü yağmurla birlikte toprak kokusunun keskin havasına kendinizi bırakmalısınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.