29 Aralık 2015 Salı

Klasik Bir İtalyan, Asla! Gianfranco Zola

Jurgen Kloop Liverpool'a çare olabilecek mi derken, henüz grafik yukarılara taşınamadı. Bilakis geçen hafta Watford takımından aldığı ağır darbe sonucu bu işte bir terslik var demeye başladık. Tek başına teknik direktöre bağlamak da yanlış elbette. Watford Spor kulübü orta seyirde takip eden futbolu ile bir Leicester City takımı değil. 2012-2013 sezonunda şu anki Liverpool'a istinaden çözüm üretebilmek adına takımın başına Gianfranco Zola getirildi. Tıpkı şu an Kırmızı-Beyazlıların saplandığı yoldan çıkmak için başvurdukları yöntem.

Futbol her dönem bizi yalnız bırakmadı, ayrı ayrı yıldızlar sundu. Reklamlardaki yüzler, posterler (yerini akıllı telefonların yerini alan), bonservisler, transferler amaç hep aynıydı, yüzler değişse de. Çocuklara idol olan futbolcular birilerinin hayatlarına dokundular. Futbolseverler arasında bir takım yazılı olmayan kurallar da mevcuttur. Mesela körü körüne bağlanmak. Sporun içinden bir cümle. İtalyanlar bu konuda emsal teşkil edenlerden. Çünkü İtalyanlar riski sevmez, yaratıcılığa, farklılığa alışamazlar. Aynı zamanda transfer olmasını da istemezler (İtalyan takımları dışında!). 
Sıradışı örnekleri de yok değil tabi. Bir İtalyan futbolu geleneğine sıkı sıkı bağlı, forvetin öncülerinden Zola. 



Adını diğer nam salmış futbolculara nazaran duymayız, tarih sayfalarında. Çok daha fazla övgüyle bahsedilecek yeteneklere sahipti. Onun da şansızlığı her dönemde olabileceği gibi forvet mevkinde büyük isimler oluşu. Baggio ve Totti'nin gölgesinde fark edilmek epey zorluydu. Küçücük bir sakatlık veya boşlukta o fırsatı tepmeyecekti. Bunlara rağmen futbol kariyerinin son dönemlerinde ülke sınırları dar gelen, transfer olan ender İtalyanlardan. 
Sonuçta Premier Lige aşina olmaya çalışan İtalyan halkı vardı ve İngilizlerin kurtarıcısı Zola rüzgarı esecekti. Chelsea'de gösterdiği performansla Lige damgasını vuracaktı. Dünya devlerinin dahi yakasını kurtaramadıkları mali sorunlar nedeniyle Torres takımından Napoli'yle ağları delen gollerinden sonra Parma'ya transfer olan Zola günümüzde bulunan Parma'nın çok ötesinde. 

Inter, Milan, Juventus gibi takımların arasından sıyrılıp Avrupa da ses getirmek istiyorlardı. Bu hedefler doğrultusunda yatırım yapan Parma; listenin başında. Amaçlarına giden yolda Avrupa kupasını kazanmaya yaklaşan hatta kupanın kulpundan tutan Parma, Juventus ve Marsilya'yı eleyerek 2 kere müzelerine götürürler.



Eksikliği bu iki sezonda attığı 50'ye yakın golle kapatır. Başarısını perçinlemiş Zola, artık başka bir ülke de rüştünü ispatlamak ister. Rota dosdoğru Chelsea'ye, Londra'yı gösterir. Harikalar yaratmaya, yazmaya devam eden Zola sezon ortasında geldiği Chelsea'de, İtalya'da görmediği ilgiyle karşılaşır. Yine Chelsea'ye ilk Avrupa kupasını kazandıracak isimdir o. Üstüne üstün oyuna girdikten 30 saniye sonra atacağı maçın tek golü ile. (4-5 ay aradan sonra UEFA Süper Kupayı dahil ederek.) 
Chelsea'nin bu sezonu saymazsak; bu başarılara ve dünya devlerinin arasında yer almasının ana sebeplerinden Gianfranco Zola.

Yadsınamaz. Öyle ki 25 numaralı formayı (7 sezon giydiği) Chelsea tarafından emekli edilmesi sıkı bağların ve sadakatin resmedilmesiydi. Bir de yıllarca Fenerbahçe'ye gelememesiyle Türk gazeteciliğinde geniş yankı bulmuştu. Herkes hazırdı, taraftar, yönetim, Havalimanı-Kadıköy arasındaki güzergah bile.
Ama Zola gelmedi. Çünkü Chelsea'den sonra ülkesine dönerek Cagliari de jubile yaparak, veda etti. Attığı frikik golleri, UEFA kupaları, Chelsea derken gölgesinde kaldığı oyunculardan kısmen sıyrıldı. 
Yinede hakettiği değeri göremedi, Chelsea taraftarı dışında.
Klasik bir İtalyan gibi çizmenin içine hapsolmadan, etkisini hissettirdi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.