7 Ekim 2015 Çarşamba

Beyaz Zambaklar Ülkesinde Şah Mat

Daha dün gibi hatırlarım sıklıkla gittiğim kitapçıda raflardaki kitapların "beni oku" diyen sözleriyle iştahımın kabarışını. Aralarından biri sesini daha gür bir şekilde ve narin yapısıyla "ben buradayım" demesini. Farkında olmadan elimin uzandığını fark etmemle, kapak incelemesi, önsöz derken içindekiler kısmında beni hemen içine çeken başlıkla göz göze geldık. Futbol.
Esasında kitap; sömürge ülkesi olan ve diğer kuzey ülkelere istinaden geri kalmış Finlandiya'nın eğitim, kültür ve spor anlamında kendini milletine adamış aydın kesimin mücadelesini anlatıyor. 

Yine de futbola ayrı parantez açılması dikkat çekici.
Finlandiya'nın o günlerdeki ülke durumuna, çağın şartlarına göre eleştirel olumlu, olumsuz yönlerinin bir arada olduğu bir değerlendirme yapılıyor. Ben burada bilhassa kitabın o dönemlerdeki spor tutkusunu, futbol müsabakaları için ülkenin ikiye bölünmesinden dem vurulmasını değerlendiriyorum. Ancak günümüzde Finlandiya da futbol çok da hayati bir önem olarak yer kaplamıyor. Anlaşılan Finlandiyalılar yazarın ve bir avuç aydının sözlerini ve özverili çalışmaları dikkate almış.

Bu demek değil ki Finlandiya'dan da hiç iyi futbolcu veyahut sporcu çıkmayacak. Bunun son örneği ya da en çok bilinen örneği; Finlandiya futboluna taze bir hava kazandıran Sami Hyypia.


Soğuk hem de buzlar ülkesi Finlandiya'ya gelen sıcak rüzgarlar sadece futbol anlamında değil başta eğitim olarak yeni kan getirdiler. Sami Hyypia'nın başarısı da öyle kolay lokma olacak türden değil. Dile kolay 10 yılını Liverpool'un defans oyuncusu olarak adını yazdırmanın yanı sıra 22 golü ile de fileyi havalandırmıştır. Gol kısmına gelince manidar bir bilgiye rastlıyorum.
Beşiktaş-Liverpool maçında kendi kalesine attığı golle 2-1 yenilmiştir. O an moraller dip yapmış, gözler yaşlarla dolsa da bu maçın rövanşının sonucu (8-0) ile her daim yerinin ayrı olduğunu gösterdi. 

10 yıllık emeğin sonucu yıllarca Almanya'nın futbolunu örnek almış Finli gençlerin hayallerini süslüyordu. Gerçi
İngiltere'nin dümdüz yollarında yürümek de ona aynı hissi vermişti ama Almanya son yılların futbol tekeli olduğu için havalıydı gençlerin gözünde.


Bayer Leverkusen'de 2012 yılına kadar futbol kariyerini sürdürdü sürdürmesine de Almanlar Sami'yle ilişkilerini sıcak tutmak istediklerini ilettiler. Uzun uğraşlar sonunda Leverkusen'e teknik direktörlüğe getirmeyi
başardılar. Çok uzun sürmese de buradan Brighton ve en son olarak da FC Zurich takımının başına geçti. Tıpkı yıllar yıllar önce Finlandiya'daki bir avuç aydın gibi kalkınma hamlesini -şah mat- yaparak.

Futbolculuk hayatında başarılı bir milli takım, lig takımları yanında kıymetini bilmeyenlerde oldu ne yazık ki.
1993-94 sezonu öncesi Samsunspor'un denenmek için çağrılan isimdi Hyypia. Cılız ve tecrübesiz görülerek imzanın eşiğinden döndü Samsunlular. Tabi yıllar sonra gelinen noktaya bakış kaçan balık büyük olur derler. Acaba Samsunspor da kalsaydı bu performansı tekamül gösterebilir miydi?
İşte orası muamma!

Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabının yazarı Grigoriy Petrov deyim yerindeyse bir heykeltraş gibi ince ince işlemiş sanatı. Çöküşten, yükselişe abartıya kaçmadan yalın bir dille. Kuvvetli bacak değil yalnızca, kuvvetli toplum ve düşüncesiyle bütünü sergiliyor.

Bizler daha çok Finlileri motor sporlarındaki başarıları ile tanısak da bu ülkenin çalışkan insanları sporda da gayet iddialı olabileceğini kanıtlamışlardır. Devamı da küçük yaşlarda yetiştiriliyor. 
Aydınlarının, gönül tokluğu ile didinen büyüklerinin sözlerinden de ayrılmamışlardır. Sami Hyypia bunun en büyük örneği ne dersiniz?
A bu arada unutmadan bugün 7 ekim doğum günümüz kutlu olsun Hyypia. Saygıdeğer Finlandiyalılara da selam olsun!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.