30 Eylül 2015 Çarşamba

Benim Her Yerde Kolum Var!

Üniversite yıllarımda bir dönem ilgi odağımdı Güney Amerika Ligleri. İlk yarı berabere biten maçlar ikinci yarıya dayanamayıp uyuya kalınca; sabah bir bakıyorum bol gollü, kırmızı kartlı maçlara dönüşmüş. Bunlar işte hep bilerek. Uyumayacaksın Büşracım! Nafile dünya! 
Her neyse bir gün belirledim illa bir maçı sonuna kadar izleyeceğim. Ve sonunda da başardım. İşin aslı her ne kadar geç saatte olsa maçlarda epey zevkliydi ya da belki benim şansımdı. Buralardan gözüme takılan birkaç sporcu olmadı değil. Onu araştır bunu araştır derken işin yönü kaydı, saat zaten umrumda mı! Belki biraz. 
Gözlerim ruhumun aynasıydı adeta. 

Aaaa şahane bir isim yakaladım o dakika ve durdum. Güney Amerika'da ilginç bir sporcu bulmakta çok zorlanmazsınız esasında. Gündüz yaşanan terli yaşamın yanı sıra gece yaşam sıcak ve keşmekeş...
Bulduklarımın için de öyle bir isim var ki gece saatlerini temiz ve uslu bırakmış bir futbolcu. Araştırıp da bulamadığım varsa valla benim suçum değil.

Dönelim konumuza. Saygıdeğer futbolcumuz, pardon kalecimizin adını bahşedelim Rogerio Ceni. Kurtarışlarından ziyade attığı gollerle ünlü bizimkisi. Ben bu konu başlığı ile başladım, bir ara Sinop yazısı geçti. Hayda şakadır derken meğersem Brezilya'da Sinop FC diye bir takım varmış. Buradan da ayrı bir hikaye çıkar diyerek kaldığımız yerden devam.



Çok da hızlı bir başlangıç yapamamış, sabretmiş. Balzac'ın dediği gibi: "Her güç, sabır ile zaman birleştirilerek sağlanır." Sessiz ve iyi kaleci olmaktan çok öteye geçecekti. Yıllarını Sao Paulo takımına adayacaktı ve karşılığını da alacaktı. Önceleri yaptığı tek iş, yedeklerde ve hatta yedeğin yedeği olarak koltukları aşındırmaktı. 
İlk kaleci (Zetti Santos) transfer olunca yedek kaleciliğe atanacaktı. Yüzü de bundan sonra gülecekti. Kalecilere nedendir bilinmez pek de önem verilmez. Almanya'yı ayrı bir kenara koyarak. Hakkını yememek gerek son 5 yıldır bu konuda kulüpler kaleci yetiştirmek için özel programlar eşliğinde ayrı bir önem veriyorlar. Yine de Ceni'nin yıllarına bakılarak büyük işlere imza atmış. 

2006 yılına gelene kadar 60 gol kaydetmişti bile. Biz ekranlarda birçok forvet oyuncusuna "kazma" diye haykırırken Ceni ihtişamlı golleriyle atağa geçmişti. Çoğunlukla serbest vuruştan attığı golleriyle tanınıyordu kendisi. 
Bilhassa bundan 4 yıl önce Corinthians'a attığı 18 metre uzaklıktaki fevkalade gol hafızalara kazındı, aynı zamanda 100. golünü kaydetti. Unutulmayan maçlarından birini de Liverpool'a karşı oynamıştı. Pek karşılaşmadığımız an ise bir kalecinin maçın adamı olarak damga vurmasıydı.



2005'te oynadığı Dünya Kupasında takımının kazanmasında attığı gollerin katkısı halen daha Sao Paulo sokaklarında konuşulur. Artık o takımın "kurtarıcısı" ile birlikte kaptanı olmuştur.
Bir dönemi de hastane koridorlarında geçti. Bir takım operasyonlar geçirerek uzun süreler takımından ayrı kaldı. Bir nevi takımındaki değerinin paha biçilemez olduğu anlaşıldı. 
O halen daha yaşına (42) aldırış etmeden sahalarda, yeni goller peşinde... Acaba yanlışlıkla mı kaleye düştü bilinmez. 
O günkü derste uyuklasam da; bildiğim tek şey uykusuz kalmaya değdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.