26 Ağustos 2015 Çarşamba

Ansızın Gelişir "Tenis" Vuruşları

Tek başınıza mücadele ettiğiniz sporlar; bireysel olarak zeka ve gücün, becerinin ve tekniğin ön planda olması diğer sporlara göre daha stresli ve yorucu kılıyor. Kendi ülkemiz için de belki 100 metre koşusu, bisiklet ya da yüzme bunlar zaten hep mevcut. 
Her yazımda belirttiğim gibi yine vurgu yapacağım. Oynamak isteyenlerin, isteği; tenis kortu arayışlarına kadar da olsa biraz törpüleniyor. 
Artık Anadolu'da dahi tenis kortlarının yaygınlaşmasıyla hevesimizi sıcak tutuyor. Yine de pahalı bir spor su götürmez bir gerçek. Tamam, madem pahalı oynayamıyoruz -oynamanın yerini tutmasa da- izlemeye ne dersiniz? 

Futbol, basketbol veya voleyboldaki gibi "derbi maçlar", tenis dünyasında da o tat da izler bırakan mücadeleler görmüyor değiliz. Kimi zaman çok daha heyecan yaratıyorlar. Federer, Murray, Nadal ve Djokovic'in oynadığı hemen hemen her maç unutulmaz anlar yaşatıyorlar.
Bazen sürprizlere açık bırakıyorlar.

Sadece unutulmaz dakikalar değil, harikulade kurtarışlar ve vuruşlarla cezbediyorlar. O an kalkıp "elini sıkmak istiyorum". Teniste bazı anlar yaşanır ki oynanan maçtan çok oyuncunun yüz ifadesi konuşur. O anları yaşatmayı, anımsatmayı isterim.

Messi, Ronaldo eşleşmesi yapılır hep. Teniste de bunun adı Federer-Nadal ikilisi olarak karşımıza çıkarlar. Ancak artık sadece bu ikiliden bahsetmek büyük haksızlık olur. 
Murray, Djokovic isimleri oyun stilleriyle farklı bir bakış açısıyla görmemizi sağladılar. Djokovic dünya 1 numarasını çok sevmiş olacak ki sağlam bir şekilde tahtını kurdu.

Yine bir Federer-Nadal maçı esnasında çekişme, zorluk ve kimin yeneceği hiç belli olmayan maçlar, hepsi mevcut bu rekabette. Duygulu bir sporcu olsa da çoğu kez ifadesiz ve soğuk duruşundan dolayı mesafeli yaklaşılır Federer'e. Fakat maç sonunda yapılan ödül töreninde ifade borçlarını bir bir gün yüzüne dökmüştür, gözyaşlarıyla.



Bir kez daha Federer diyeceğim çünkü kortların majesteleri olmuş bir isim. Konsantrasyon kelimesi ağızdan çıktı mı ilk akla gelen tenisçi olur. Nishikori ile yaptığı yarı final maçında, maçı kazandığını fark etmeyip; ben buradan sonra da bir maç daha oynarımın hesabını yapar gibiydi. 
Hakemin uyarısından sonra haline gülmeye başlayan Federer vardı.



Şimdilik Federer stoklarıma ara veriyorum. Yağmurlu bir Roland Garros'ta. Maça kısa bir mola. Djokovic'in ıslanmaması için şemsiye tutan genç tenissever, Djokovic tarafından "centilmen" hareketler... 
Yanına oturtup içeceğini servis eden dünya 1 numarası, üstüne şemsiyeyi de elinden alınca yağmurun şiddetini hisseden taraf oldu.


Hayatımızda öyle değil midir? Hiç beklemediğimiz anda gelen hediye veya haber, sporu sevdiren, cazibeli oyuna dönüştüren ansızın gelişen duygular, hareketler, espriler...
Tıpkı uzun süredir giymediğiniz ceketinizin cebinde bulduğunuz para gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.